İŞÇİ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ İSTANBUL YEREL SEMPOZYUMU BAŞARIYLA GERÇEKLEŞTİRİLDİ

×

Hata mesajı

  • Notice: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 771 satırı) içinde Undefined index: 3.0.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 777 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 781 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_glyphicons() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 841 satırı) içinde array_merge(): Expected parameter 1 to be an array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
  • Warning: _bootstrap_icon() (/srv/www/html/sites/all/themes/bootstrap/includes/common.inc dosyasının 875 satırı) içinde in_array() expects parameter 2 to be array, null given.
İstanbul Şubesi

Yayına Giriş Tarihi

15 Mart 2013

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen ve iki gün süren İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yerel Sempozyumu CNR Expo Fuar Merkezinde başarıyla gerçekleştirildi. İki gün süren sempozyumda 6331 Sayılı Yasa Değerlendirmesi Paneli, Endüstriyel Sektörler ve İSİG Paneli, Büyük Endüstriyel Kazalar ve İSİG Paneli, Uluslararası Standartlar ve İSİG, Uygulamaları Meslek Hastalıkları, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Toplumsal Bakış oturumları düzenlendi. Sempozyum haberi ve sonuç bildirgesi için tıklayınız...

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen ve iki gün süren İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yerel Sempozyumu CNR Expo Fuar Merkezinde başarıyla gerçekleştirildi. İki gün süren sempozyumun ilk gününde 6331 Sayılı Yasa Değerlendirmesi Paneli, Endüstriyel Sektörler ve İSİG Paneli, Büyük Endüstriyel Kazalar ve İSİG Paneli yapıldı. İkinci gün ise; Uluslararası Standartlar ve İSİG, Uygulamaları Meslek Hastalıkları, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğine Toplumsal Bakış oturumları yapıldı. Ayrıca sempozyum kapsamında Davutpaşanın Külleri Film Gösterimi ilk gün saat 14.45`te, Sahne İŞte`nin  İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği İnteraktif Tiyatro ve Forumu ikinci gün saat 11.00`de izleyiciyle buluştu. Ayrıca sempozyumun ikinci gününde saat 15.00`de Çevre Mühendisleri Odası İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Komisyonu tarafından hazırlanan Kaza Senaryoları Work Shop`u da gerçekleştirildi.

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber ÇAKAR yaptığı açılış konuşmasında işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarının doğru çözümlere kavuşturulmasına yönelik güvenlik önlemlerinin geliştirilmesinin, mesleğin ve Odanın temel görevleri arasında olduğunu, Odanın uzmanlık alanlarıyla ilgili tüm dallarda olduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda da geliştirici, iyileştirici çalışmalara katkıda bulunmayı en önemli görevlerinden biri olarak gördüğünü söyledi.

Ali Ekber ÇAKAR konuşmasında özetle şunları söyledi:

Odamızın 14 yıldan bu yana düzenlediği işçi sağlığı, iş güvenliği ve bağlantılı konulardaki sempozyum ve kongrelerin, mevzuat ve uygulamalar açısından ülkemizde yeni olan bu konuya ilişkin duyarlılıkların yerleşmesinde önemli ve uyarıcı bir rolü bulunmaktadır. Kongrelerimizde şekillenen bütünlüklü öneriler ve Oda Raporumuz bu alanda önemli açılımlar sağlamıştır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Çalışma Grubumuzca her yıl güncellenen İşçi Sağlığı ve Güvenliği Oda Raporumuz, bu konuda çalışma yapan kesimler için önemli bir başvuru kaynağıdır.

Odamız, tüm mesleki uygulama alanlarımızda olduğu gibi, bu alanda çalışacak üyelerimizin konularında bilgi ve deneyimlerinin geliştirilmesini; lisans eğitiminin meslek içi eğitimlerle desteklenmesini ve yaşam boyu eğitimi zorunlu görmektedir. Üyelerimiz ve ilgililerin kullanımına yönelik olarak kongrelerimizin bildiri, panel kitaplarının yanı sıra iş güvenliği, periyodik kontroller, kaldırma iletme makinaları, basınçlı kaplar, yangın güvenliği, iş makinaları ve ilgili konularda yüzlerce kitap basılmıştır.

"TMMOB Makina Mühendisleri Odası İş Güvenliği Mühendis Yetkilendirme Yönetmeliği" de 7 Temmuz 2002 tarihinde Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Bu yönetmelik uyarınca, iş güvenliği konusunda çalışacak üyelerimiz Meslek İçi Eğitim Merkezlerimizde eğitilerek belgelendirilmektedir.

Yaşam hakkının sağlıklı yaşama ve çalışma hakkına dönüştüğü, üretimde kâr elde etmenin ötesinde farklı değerlerin yerleştiği, her şeyin odağında insanın olması gerektiği günümüz dünyasında iş kazalarının ve meslek hastalıklarının ortadan kaldırılması, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakların bu alana yönelik kullanılmasıyla mümkündür.

"Sosyal devlet", "refah devleti", "güvenceli çalışma" gibi kavramların geçerliğinin bulunduğu önceki dönemlerde bu kavrama verilen önem, ülke ve toplumların gelişmişlik düzeyleri, bu uğurda verilen mücadeleler ve dünya konjonktürü ile doğrudan ilintili idi. Sanayileşmesini tamamlayamamış ve demokrasi kültürü gelişmemiş bizim gibi ülkelerde ise eleştiri, öneri, denetim sistematiği çok daha sorunludur. Çalışanların sağlığı ve güvenliği çok daha açık biçimlerde sömürü ve kâr unsuruna tabidir.

Hızlı gelişen bilim ve teknoloji ile kalkınma süreci ve sanayileşme, kuşkusuz ki toplumlara ve ülke ekonomilerine birçok fayda sağlamıştır. Ancak insanın çalışma yaşamı ve güvenliği için aynı başarının yakalandığını söylemek güçtür.

Sanayileşme ve kalkınmanın bedeli, asla, iyi eğitilmiş işgücünden ve gerekli önlemlerden kaçınma olmamalıdır. Yeterli ölçüde beslenememe, iş kazaları ve meslek hastalıklarından gereği gibi korunamama, işini kaybetme korkusu yaşama, örgütlenmelerin engellenmesi, sosyal güvenliğinden endişe duymak, kısaca insanın refahı, mutluluğu ve güvenliğini zedelemenin ülke ve halk için sanayileşme ve kalkınma ile bir ilgisi yoktur.

İş kazaları ve meslek hastalıkları sorunu, sermayenin azami kâr hırsı ve çalışma yaşamına yönelik politikaların emek aleyhine oluşmasından dolayı önümüzdeki dönemde önemini artırarak sürecektir. Küreselleşme ve neo liberal serbestleştirme, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek istihdam politikaları ile kamu idari yapısı, personel rejimi ve kamusal denetim alanlarında gerçekleşen dönüşüm ve tasfiye sonucu bu alanda nice olumsuz gelişme ve olay yaşanacaktır.

İşçi sağlığı ve güvenliğine yönelik mevzuat düzenlemeleri, piyasa aktörlerinin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği mühendislerinin eğitimlerini özel kuruluşlara bırakan, alanın ehli mühendislik örgütlerinin verdiği sertifikaları görmezden gelen, hizmet sunumunu ve eğitim aşamasını taşeronlara devreden, işyeri ortak birimlerini tasfiye ederek işçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülmesini hedefleyen, idari yargı kararlarını görmezden gelen bir anlayışla oluşturulan bu mevzuat bu alanda süregelen krizi devam ettirecektir. 

Son çıkan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının iş kazaları, iş cinayetleri ve meslek hastalıklarını önleyici bir yönü bulunmamaktadır.

Odamız işçi sağlığı ve güvenliği mevzuatındaki tüm olumsuzlukların giderilmesini, iş kazaları ve meslek hastalıklarına yönelik önleyici yaklaşımlar geliştirilmesini "iş güvenliği mühendisliği"nin çalışma yaşamının sorunlarını çözümleyecek şekilde yaşama geçirilmesini, işçilerimizin ve tüm çalışanlarımızın yaşamlarının güvenceye alınması yönündeki mücadelesini sürdürecektir.

Bu vesileyle bugün burada düzenlediğimiz sempozyum ile 16–17 Nisan 2013 tarihlerinde Adana`da düzenleyeceğimiz sempozyumun doğrudan bu sorunların tartışılacağı ve çözüm önerilerinin geliştirileceği birer kürsü olacağını söylemek isterim.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yerel Sempozyumunun, örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırıldığı, çalışanların geleceklerinden kaygı duymadığı, insanların birbirlerine saygı gösterdiği, bizlerin ve çocuklarımızın iş ve işsizlik kaygılarının olmadığı; işçi sınıfı ve tüm emekçileri ilgilendiren işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin toplumsal bilinç ve duyarlılıkların gelişmesine katkıda bulunmasını ve özgürce yaşayacağı gelecek ütopyasının gerçekleşmesini diliyorum.

Sözlerime son verirken, panel ve oturumlarda yer alacak bütün uzman ve konuşmacılar ile sempozyumu düzenleyen İstanbul Şube Yönetim Kurulumuz ve çalışanlarına, Oda Yönetim Kurulumuz adına içtenlikle teşekkür ediyor, etkinliğimizin başarılı geçmesini diliyor, saygılarımı sunuyorum.

Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube Sekreteri N. Cenk CİHANGİR de konuşmasında Sempozyumu "6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu`nun" getirdikleri, sorunları ve çözüm önerileri, işçi sağlığının ve iş güvenliğinin toplumsal boyutları, Türkiye`deki ve Dünya`daki yasal ve teknik gelişmeler, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesine yönelik yaklaşımlar, mühendislerin, hekimlerin ve teknik elemanların bu süreçteki yeri konularını tartışacaklarını belirtti.

Cenk CİHANGİR özetle şunları söyledi: Sanayi ve hizmet sektöründe ülkemizin önemli merkezlerinden biri olan İstanbul`da, şubemiz tarafından düzenlenen yerel sempozyum ile bu alandaki çalışmalara destek vermek, tartışma ortamlarını çoğaltmak ve 13 milyonluk mega kentte farkındalığı arttırmayı hedefledik.

Emekten, halktan yana bir meslek örgütü olmanın bilinci ve sorumluluğuyla bu toplumsal sorunu her boyutuyla bir kez daha tartıştırıp, ortaya çıkan çözüm önerilerini kamuoyunun ve yetkililerin bilgisine sun­mak görevlerimiz arasındadır.

Çalışma yaşamında süregelen sorunlar nedeniyle çalışanların en temel haklarından biri olan güvenli ve sağlıklı koşullarda çalışma ve yaşama hakkının, son yıllarda İşçi sağlığı ve iş güvenliği özelinde yaşanan problemlerin de etkisiyle, çalışanların elinden alındığını görmekteyiz.

30 Haziran 2012 tarihinde yayımlanan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlüğe girdi. Ancak iş kazaları sonucu meydana gelen ölümlerde yine rekor kırılıyor.

SGK istatistiklerine göre 2008 yılında iş kazalarında hayatını kaybeden işçi sayısı 865 iken, ölümler 2009 yılında 1.171‘e, 2010 yılında 1.444‘e, 2011 yılında 1.573‘e ulaşmıştır. 2012 yılı rakamları SGK tarafından henüz açıklanmamıştır. Ancak 2012 yılında 2000 ne yakın yurttaşımız iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu hayatını kaybettiği öngörülmektedir.

Yaşanan kazaların teknik nedenleri ne olursa olsun, hepsinin temelinde,  işyerlerinde gerekli önlemlerin alınmaması, önlem alınıp alınmadığının denetlenmemesi, denetlemenin nitelik ve nicelik olarak gerekli kadrolarla yapılmaması ve işverenleri önlem almaya zorlayıcı herhangi bir denetim ve ceza mekanizmasının bulunmaması gibi nedenlerin var olduğunu görmekteyiz.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğine denetim açısından baktığımızda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Teftiş Teşkilatlanması, Grup Başkanlıkları şeklinde örgütlenmektedir. Çarpıcı bir örnek vermek gerekirse 22 Kasım 2012 tarihinde SAMSUN`un Tekkeköy İlçesinde kurulu Eti Bakır İşletmeleri`nde yapımı süren amonyak tankının 300 tonluk kapağı montaj çalışması yapan işçilerin üzerine düşmüş ve 5 işçi yaşamını yitirirken, 1`i ağır 11 işçi de yaralanmıştı. Olay yeri olan Samsun‘da İş Teftiş Grup Başkanlığı bulunmaktadır ve bu gruba 10 il (Samsun, Sinop, Çorum, Ordu, Rize, Giresun, Gümüşhane, Trabzon, Amasya, Artvin) bağlıdır. Ancak o tarihte grup başkanlığında bir tane bile teknik iş müfettişi bulunmamakta, yani 10 ilimizdeki işyerleri denetlenmemektedir.

ILO rakamlarına göre: Dünya‘da 1,2 milyarı kadın olmak üzere toplamda 3 milyar civarında bir işgücü bulunmaktadır. Dünya‘da her 15 saniyede 1, her gün yaklaşık 6 bin işçi iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Her yıl yaklaşık olarak 360 bin kişi iş kazası, 1milyon 950 bin kişi ise meslek hastalıklarından dolayı yaşamını yitirmektedir.

SGK verilerine göre; Türkiye‘de günde; yaklaşık 200 iş kazası olmakta,  iş kazaları sonucu, 4 kişi hayatını kaybetmekte, 6 kişi ise iş göremez hale gelmektedir. Ülkemiz iş kazalarında Avrupa ve Dünya‘ da ilk sıralarda; ölümlü iş kazalarında ise Avrupa‘da birinci, Dünya‘ da üçüncü sırada yer almaktadır. İş kazalarının önemli bir bölümünün kayda alınmadığı gerçekliği bir yana, meslek hastalıkları hemen hemen hiç kayda alınmamaktadır.

Yapılan araştırmalara göre iş cinayetlerinin %98‘i, meslek hastalıklarının ise %100‘ü önlenebilir iken; gerekli önlemler alınmadığı için maalesef her yıl iş cinayeti ve meslek hastalarından dolayı birçok ülke nüfusuna denk insan topluluğu hayatını kaybetmektedir.

Bir olaya ‘‘kaza‘‘ diyebilmek için; önceden öngörülememiş ve planlanmamış olması bilimsel tanımıdır. Bu tanım, iş kazaları da dahil tüm kaza türleri için geçerlidir. Ülkemizde yaşanmış ve işçilerin hayatlarını kaybettikleri olaylara baktığımızda ise, bunların neredeyse tümünün öngörülememiş nedenlerden gerçekleşmediği açıktır. Yeraltı kömür ocağında grizu patlaması, tersanede çalışan işçinin elektrik akımına kapılması, inşaatta çalışan işçinin yüksekten düşmesi, çadırda uygunsuz koşullarda barınan işçilerin yanarak can vermesi, ölümler, yaralanmalar ve meslek hastalıkları ile sonuçlanan diğer tüm olayları, "onların kaderi olduğu" şeklinde ifade etmek bilinçli olarak gerçeğin üstünü örten, art niyetli bir yaklaşımdır.

Ne yazık ki, yeni çıkarılan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu da, sorunun merkezine inen ve ona göre çözümler üreten bir yasa değildir. Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iş cinayetleri ve ölümler artarak devam etmektedir. Bu yasadaki en önemli sıkıntılardan biri iş yerinde "kaza‘‘ olduğunda, sorumlu tutulacak kişilerin yine aynı işyerinde ücretli olarak çalıştırılan mühendisler olmasıdır. Yeni yasa, iş kazalarında işverenlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.

TMMOB İstanbul İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri ve MMO İstanbul Şube Başkan Vekili Süleyman SOLMAZ da konuşmasında "ülkemizin kanayan yaralarından birisini" masaya yatırmak amacıyla iki gün boyunca işçi sağlığı iş güvenliği alanında tüm tarafların katıldığı sempozyumu gerçekleştirdiklerini, Odaların üyeleri, üniversitelerden çok değerli akademisyenler, işçiler, yaşamlarını iş kazalarında yitirenlerin aileleri, yerel yöneticiler yani konunun tüm taraflarının bu kanayan yaraya dair görüş ve önerilerini, yöntemlerini ortaya koyacaklarını söyledi.  

Süleyman SOLMAZ konuşmasında özetle şunları söyledi: Her yıl binlerce insanımız çalışma ortamından ya da çalışma koşullarından kaynaklanan nedenlerle hastalanıyor, sakat kalıyor ya da yaşamını yitiriyor. Bilindiği üzere bu ülke ekonomisi ve anayasal bir sorun olduğundan başta hükümeti, devleti ilgilendiren bir durum. Diğer yandan emekçileri ilgilendiriyor, yaşamını ve sağlığını kaybedenler onlar. Üçüncü olarak işverenleri ilgilendiriyor çünkü üretim sürecindeki bu sağlıksız koşullar, iş kazaları sonucu onlar da ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar.  

Bu alandaki en önemli sorunların başında üretim süreçleriyle ilgili ciddi bir kayıt sistemi yok. Görünen ise buzdağının üst kısmı. "İş kazası" olduğunda bazen, "meslek hastalığı" olduğunda ise neredeyse hiçbir zaman resmi kayıtlara geçirilmiyor. İş kazalarının takibi sürecinde de çoğunlukla,  nedenler ve sorumlular gizlenmeye çalışılıyor. Emekçinin yaşamını karartan bu olayların "kaza" olarak nitelendirilebilmesi için öngörülemez / önlenemez olması gerekiyor. Oysa madenlerde, tersanelerde, inşaatlarda, atölyelerde, ofislerde, sınıflarda gerçekleşen tüm olaylar önceden öngörülebiliyor ve engellenme olanağı bulunuyor.  

Biz mühendisler mesleki birikimlerimizi bu alanda kullanmak zorundayız. Ve bu emekçilerin sağlığı ve yaşamı açısından bu çok önemli.  

Dünyada ve Türkiye`de neoliberalizm sermayenin yüksek ve aşırı karlılığını garanti altına almak adına kuralsızlığı, esnek ve güvencesiz çalışmayı dayatıyor. Hükümetler ise özellikle hükümetimiz de buna yasaları ve yönetmelikleri bu yönde "yeniden ele alarak" çok hızlı bir şekilde uyum sağladı.  

Sermayeler arası rekabet yoğunlaştıkça maliyetleri düşürme yarışına giren işverenler, herhangi bir toplumsal gücün muhalefetiyle de karşılaşmadıkları için çalışanların yaşamı pahasına işçi sağlığını ve iş güvenliğini sağlayacak en basit düzenlemelerden dahi kaçınıyorlar. Bu en hafif tabirle yozlaşmadır, çürümedir. Üretimde malzeme kalitesinden toplum üzerindeki zararlarına, denetim mekanizmalarının ortadan kaldırılmasına ya da yetersizliğine kadar hangi konuyu ele alırsanız alın tam bir çürümüşlük, keşmekeş görülüyor.  

Üretim sürecindeki denetimsizlik sanayinin işçi sağlığı ve güvenliğini tehdit eder boyutlarının yanında çevre ve halk sağlığına da olumsuz etkileri her geçen gün artmakta.  

Kısaca birkaç talebin burada ele alınması ve geliştirilmesi, anlamlandırılması gerekiyor. Örneğin İşçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili yasa, tüzük ve yönetmelikler uluslararası sözleşme, standart ve normlar dikkate alınarak yenilenmelidir. 

İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin bir kamusal hizmet olduğu algısının yerleştirilmesi sağlanmalıdır. 

Güvenlik kültürü, aile kültürü ve toplumsal iş sağlığı ve kültürü bir arada oluşturulmalı ve özendirilmelidir. 

İş güvenliği uzmanlarının eğitimi için hazırlanmış programlar, konuya sektörel açıdan yaklaşmamaktadır. Farklı eğitim ve uzmanlık dallarından gelen mühendis, mimar ve teknik elemanlara, aynı eğitim programının uygulanması etkili bir çözüm değildir. Her sektörün ihtiyacına uygun iş güvenliği eğitimi verilmeli, bu eğitimi destekleyebilecek meslek odaları ve üniversiteler sisteme dahil edilmelidir. 

SGK tarafından hazırlanan yıllık iş kazası istatistikleri, istatistiksel çalışma ve iş kazalarının nedenlerini anlamaya yönelik araştırma yapmak için yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklik, konu ile ilgili araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin önünde ciddi bir darboğaz oluşturmaktadır. Diğer bir deyişle; yeterli teşhis olmadan yeterli tedavi de geliştirilememektedir. İstatistiklerin sağlıklı ve güvenilir olması için gerekli önemin ve gayretin gösterilmesi gerekmektedir. 

İSG alanında denetim yetkisi verilen İş Teftiş Kurulu ve İş Müfettişleri Türkiye`deki işyerlerinin ancak %10`unu denetleyebilmektedir. Bu bağlamda, ülkemizde iş müfettişi kadrolarını genişletme konusunda son yıllarda yapılan atılım, hızlandırılarak devam etmelidir. 

İş kazalarının önemli nedenlerinin başında, işçilerin eğitimsizliği gelmektedir. İşçilerin, çalışma hayatı öncesi genel eğitimlerinin zayıf olmasının yanısıra, birçok alt iş kolunda mesleki eğitim hemen hemen yok gibidir. 

Eğitim ve öğretim müfredatı, orta öğrenimden başlanarak iş sağlığı ve güvenliği konusunu da içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda iş sağlığı ve güvenliği eğitimi verilmeli, üniversitelerin ilgili fakültelerinde iş sağlığı ve güvenliği kürsüleri kurulmalıdır. 

Her işletmede risk değerlendirmesi yapılmalı, değerlendirme sonucunda çalışması uygun olmayan işletmeler kapatılmalıdır. 

 

SEMPOZYUM SONUÇ BİLDİRGESİ

TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesinin düzenlediği İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yerel Sempozyumu 15-16 Mart 2013 tarihlerinde CNR Expo Fuar Merkezi Hall 1 Yeşilköy/İstanbul`da gerçekleştirilmiştir.

Sempozyuma 60`ı delege olmak üzere toplam 987 kişi katılmış, düzenlenen sergide 12 firma yer almıştır. MMO, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, TTB, TMMOB`ye bağlı diğer Odalar, İstanbul Barosu, üniversiteler, meslek örgütleri, kamu ve özel kurum ve kuruluşları, mühendisler, doktorlar, işçiler, hemşireler, sağlık personeli, teknik personel, meslek yüksekokulu ve mühendislik öğrencileri, İş Cinayetlerinde Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Dayanışma Grubu ve ilgi duyanların katılımıyla yapılan sempozyumda bir açılış paneli, bir kapanış oturumu, 5 oturumda toplam 22 bildiri sunulmuştur.

Sempozyumun panel ve oturumlarında sunulan bildiriler ile yapılan tartışmalar ve öneriler sonucu oluşturulan sonuç bildirisi kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.   

İnsanlık tarihinin geçirdiği evreler sonucu çalışma temel bir hak olmuştur. Ancak bu hakkın kabulünün tek başına bir anlam ifade etmediğini yaşanan deneyimler göstermiştir. Bu hakkın kullanımı, aynı zamanda insanca yaşama hakkının gerekliliklerini karşılayacak bir içerikle anlamlanmalıdır.

İş cinayetlerine dönüşen iş kazalarının ve meslek hastalıklarının ortadan kaldırılması, bilimsel ve teknolojik gelişmelerin sağladığı olanakların bu alana yönelik kullanılmasıyla mümkündür. Ancak çalışanların sağlığı ve güvenliği ne yazık ki sömürü ve kâr unsuruna tabidir.

24 Ocak 1980 ekonomi kararları sonrası uygulanan ekonomik programlar sonucu yaşanan neo liberal dönüşümler hem çalışma yaşamı hem de işçi sağlığı ve güvenliği politikalarına özel olarak yansımıştır. Özellikle 2003 yılından bu yana çalışma yaşamıyla ilgili yapılan tüm düzenlemeler emeğin, mühendisliğin aleyhine ve işçi sağlığı ve iş güvenliği normlarının dışında, tamamen sermaye güçlerinin lehine olmuştur. Örneğin 4857 sayılı İş Kanunu, 4947 sayılı torba kanun, 5763 sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 5920 ve 5921 sayılı İş Kanunu, İşsizlik Sigortası Kanunu ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunlar, 6009 sayılı torba kanun, Ulusal İstihdam Strateji Belgesi, 6111 sayılı torba kanun ile çalışma yaşamı, esnek üretim ve esnek çalışma temelinde yapılandırılmıştır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları piyasanın acımasız koşullarına terk edilmiştir. İş güvenliği mühendisliği ve işyeri hekimliği uygulamaları daha yerleşmeden geriletilmiş, mevzuat tüm yargı kararlarına karşın piyasa ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. İş kazalarının ve iş cinayetlerinin sürekli olarak artması, kısaca işçi sağlığı ve güvenliği politikalarındaki yapısal sorunların tamamı, sermayenin azami kâr, azami sömürü politikalarından kaynaklanmaktadır.

Neo liberal değişimin ruhunu yansıtan son "Ulusal İstihdam Stratejisi" de bundan böyle yapılacak tüm düzenlemelere parça parça sızarak esnek, güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştıracaktır. Geçici-kiralık işçilik uygulamasına geçilecek, özel istihdam büroları yaygınlaştırılacak, kıdem tazminatları budanacak, "bölgesel asgari ücret" uygulaması yoluyla asgari ücret geriletilecek, 25 yaş altı yeni genç işçiler güvencesiz ucuz emek sömürüsüne tabi tutulacak, bütün bunlar sosyo ekonomik kriz öğeleriyle birlikte işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki sorunları daha da derinleştirecektir.

İş kazaları ve meslek hastalıkları sorunu, sermayenin azami kâr hırsı ve çalışma yaşamına yönelik politikaların emek aleyhine oluşmasından dolayı önümüzdeki dönemde önemini artırarak sürecektir. Küreselleşme ve neo liberal serbestleştirme, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, esnek istihdam politikaları ile kamu idari yapısı, personel rejimi ve kamusal denetim alanlarında gerçekleşen dönüşüm ve tasfiye sonucu bu alanda nice olumsuz gelişme ve olay yaşanacaktır.

İşçi sağlığı ve iş güvenliğine yönelik mevzuat düzenlemeleri, piyasa aktörlerinin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır. İşyeri hekimi ve iş güvenliği mühendislerinin eğitimlerini özel kuruluşlara bırakan, alanın ehli mühendislik örgütlerinin verdiği sertifikaları görmezden gelen, hizmet sunumunu ve eğitim aşamasını taşeronlara devreden, işyeri ortak birimlerini tasfiye ederek işçi sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin özel sektör eliyle yürütülmesini hedefleyen, idari yargı kararlarını görmezden gelen bir anlayışla oluşturulan bu mevzuat bu alanda süregelen krizi devam ettirecektir. 

Son çıkan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının iş kazaları, iş cinayetleri ve meslek hastalıklarını önleyici bir yönü bulunmamaktadır. Yine de tek dileğimiz, tüzük, yönetmelik v.b. mevzuat çalışmalarında ilgili emek ve meslek kuruluşlarının görüşlerinin dikkate alınması ve tüm çalışanlar için sağlık ve güvenlik politikalarının oluşturulmasıdır; ancak bu konuda da umut verici gelişmeler yaşanmamaktadır.

Sempozyumun panel ve oturumlarında sunulan bildiriler ile yapılan tartışma ve öneriler sonucu oluşturulan sonuç bildirisi, aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.

  1. İşçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) ile ilgili ulusal politikaların oluşturulması ve karar alma sürecine TMMOB`ye bağlı ilgili meslek odaları, TTB ve sendikaların katılımı sağlanmalıdır. İSİG alanındaki hizmetler kamusal hizmet olarak algılanmalı; ilgili meslek örgütleri, işçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin katılımıyla bir koordinasyon mekanizması oluşturulmalıdır.
  2. Sosyal hukuk devletinde iş yasaları çalışanların hakkını korumak ve geliştirmek amacını temel ilke edinirken, 4857 sayılı İş Yasası ve sonrasında yapılan bütün düzenlemeler işverenlerin çıkarları doğrultusunda şekillendirilmiştir. Esnek ve kuralsız çalışmayı, işçileri başka işverenlere kiralamayı, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan bu yasa ve diğer düzenlemeler yerine konunun taraflarının katılımı ile demokratik bir yasa çıkarılmalıdır. İş mevzuatı, ekseni "insan" olan çağdaş bir yapıya kavuşturulmalıdır.
  3. 4857 sayılı İş Yasası ile işçi sağlığı ve güvenliği uygulamalarında "iş güvenliği mühendisliği" yerine "iş güvenliği uzmanı" tanımı getirilerek mühendislik ile teknik elemanlık birbiriyle eşdeğer tutulmuş, iş güvenliği mühendisliği şekli bir yapıya dönüştürülmüştür. İş güvenliği alanında mühendislere de, teknik elemanlara da ihtiyaç vardır, ancak bu ihtiyaç "iş güvenliği mühendisliği" ve "iş güvenliği teknik elemanı" olarak ayrı ayrı tanımlanmalı ve bu yapı içerisinde görev, yetki ve sorumluluklar belirlenmelidir.
  4. Son çıkan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası iptal edilmeli, TMMOB, TTB, sendikalar ve üniversitelerin görüşleri önemsenerek yeni bir yasa benimsenmelidir.  
  5. İSİG hizmetleri ve uygulamaları bütün iş yerlerini ve tüm çalışanları (ev işçileri, hükümlü ve tutuklular dahil) kapsamalıdır. Başta KOBİ`ler olmak üzere 50`den daha az işçi çalıştıran iş yerlerinde de işletme bünyesinde İSİG Kurullarının kurulması zorunlu hale getirilmelidir.
  6. Önümüzdeki dönemde, mühendislerin ve doktorların İş Güvenliği konusunda lisans sonrası eğitimlerinin üniversiteler, kamu kurumu niteliğindeki TMMOB`ye bağlı ilgili meslek odaları ve TTB tarafından verilmesi ve sertifikalandırılması, böylelikle çağdaş yaklaşımların ülkemize kazandırılması hedeflenmelidir.
  7. Çalışanlara İSİG`yle ilgili sürekli eğitim verilerek bilinçlendirilmelidir. Eğitim almamış çalışana işbaşı yaptırılmamalıdır. Bu eğitimler özerk olmalı ve ilgili meslek örgütleri tarafından verilmelidir.
  8. Eğitim ve öğretim müfredatı, ortaöğrenimden başlanarak İSİG konusunu da içerecek şekilde yeniden düzenlenmeli, bütün okullarda İSİG eğitimi yapılmalı, üniversitelerin ilgili fakültelerinde İSİG kürsüleri kurulmalı, tüm çalışanlar konuyla ilgili sürekli, hak ve sorumlulukları konusunda bilinçlendirilmelidir.
  9. Çalışanlar ile işverenler arasında İSİG duyarlılığı ve bilincinin oluşması sağlıklı ve güvenli işyerinin oluşumu ile paralellik taşımaktadır. Bunun için de güvenlik kültürü, aile kültürü ve toplumsal işçi sağlığı ve kültürü bir arada oluşturulmalı ve özendirilmelidir.
  10. SGK tarafından yayımlanan İş Kazası ve Meslek Hastalıkları İstatistikleri, özellikle tespit edilen meslek hastalığı sayısı gerçekleri yansıtmaktan çok uzaktadır. Meslek Hastalıkları Hastanesi sayısının artırılması, hekim, işçi eğitimi dahil, meslek hastalıklarının tespitine yönelik çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır.
  11. Dünyada ve ülkemizde ürkütücü boyutlara ulaşan çocuk emeği sömürüsü ortadan kaldırılmalı, çocuk işçiler rehabilite edilerek, eğitime yönlendirilmelidir.
  12. Ucuz işgücü olarak görülen kadın ve emeğine yönelik tüm olumsuz uygulamalar kaldırılarak eşit işe eşit ücret sağlanmalıdır.
  13. Ülkemizde her konuda olduğu gibi İSİG konusunda da sağlıklı veri ve bilgi toplanamamaktadır. İşyerlerinde kaza ve meslek hastalıklarına ait bilgiler bir veri tabanında toplanmalı, bu bilgilerden ölçme ve değerlendirme amaçlı yararlanılmalıdır.
  14. Kazaların tekrarlanmasını önleyecek önlemlerin geliştirilmesi ve sisteme kazandırılmasını hedefleyen reaktif yaklaşımlar yerine, operasyonlardaki tehlikeleri inceleyerek "Nelerin yanlış gidebileceğini?" araştıran, önceden öngören, sonraki aşamada ‘‘daha başka neler olabilir`` sorusuna yanıt arayan Risk Esaslı Yönetim anlayışı ön plana çıkarılmalıdır.
  15. Bu yasayla "ağır ve tehlikeli işler" kavramı ve iş yerlerine "işletme belgesi" alınması zorunluluğu kaldırılmıştır. Ağır ve tehlikeli işler kavramının yasan çıkartılması çocukların, gençlerin, kadınların korunmasız olarak çalıştırılması, işletme belgesinin kaldırılması da işyerlerinin daha az denetimi anlamına gelecektir. Bu nedenle bu kavram ve bu belge yasada yer almalıdır.
  16. İş güvencesi ile iş güvenliğinin birbirini tamamladığı gerçeğinden hareketle, tüm çalışanlar insana yakışır "norm ve standartta" bir sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalıdır. Sigortasız ve sendikasız çalıştırma önlenmeli, kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır. Sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması, çalışanların sosyal ve ekonomik yaşamlarının iyileştirilmesi sağlanmalıdır.
  17. İş kazaları ve meslek hastalıklarının önüne geçilebilmesi için işyerlerinde "önce insan, önce sağlık, önce işçi güvenliği" anlayışı yerleştirilmeli, tüm üretim süreçlerinde öncelik işçi sağlığı ve güvenliği önlem ve uygulamalarında olmalıdır.
  18. "Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi" tavsiye eden niteliğinden çıkarılarak yönlendirici ve fonksiyonel bir yapıya kavuşturulmalıdır.
  19. Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanlarının asli görevlerinin yanında aynı kurum içinde veya diğer kurum ve kuruluşlarında görevlendirilmeleri hekim ve uzmanların uzmanlıklarını belirli bir yetkinlikle uygulamalarını ek iş yükü ile ortadan kaldırıcı bir uygulamadır. Bu nedenle kendi kurumunda, asli görevlerinin dışında veya diğer kurumlarda görevlendirilmemelidir. .
  20. İşyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının yaptıkları tespitler, gereklilik ve öneriler yerine getirilmeden, iş kazası ve meslek hastalıklarından sorumlu tutulmaları, iş güvenliği uzmanları ve hekimlerinin belgelerinin askıya alınması gerçekle bağdaşmamaktadır. Bu nedenle işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlıkları ve iş güvenceleri korunmalıdır.
  21. Devletin ilgili birimleri, anayasal ve yasal görevleri olan kamusal denetim görevlerinden muaf tutulmuş, bütün sorumluluk iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve çalışanlara yüklenmiştir. Bu nedenle bakanlık kamusal denetim yükümlülüklerini yerine getirmelidir.

Odamız işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatındaki tüm olumsuzlukların giderilmesini, iş kazaları ve meslek hastalıklarına yönelik önleyici yaklaşımlar geliştirilmesini "iş güvenliği mühendisliği"nin çalışma yaşamının sorunlarını çözümleyecek şekilde yaşama geçirilmesini, işçilerimizin ve tüm çalışanlarımızın yaşamlarının güvenceye alınması yönündeki mücadelesini sürdürecektir.

 

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI İSTANBUL ŞUBESİ